25 Kasım 2009 Çarşamba

Ben star olmayacağım, ben efsane olacağım…

Freddy_Mercury_Statue_Montreux

Bu sözlerin sahibi Freddie Mercury bundan tam 18 yıl önce 24 Kasım 1991 de aramızdan ayrıldı. Bir rock starından çok sahneye en çok yakışan insanlardan biri olmasıyla efsaneleşen Mercury rock müziğini 90’larda stat konserleri ile geniş kitlelere ulaştırmış ve onla beraber rock doruk noktasına çıkmıştı.

Sahnedeki duruşu, şovu, pek çok kişi tarafından hala dünyanın en güçlü vokali olarak anılan sesi, Queen'i sırtlanarak, aydınlatan, Opera ile Rock müziği harmanlayarak yeni bir müzik anlayışı ile dünyayı kasıp kavurması ile tanındı.Normal konuşma sesi bariton aralığında olmasına karşın şarkı söylerkenki sesi tenor idi. Kaydedilmiş vokal aralığı yaklaşık dört oktav olan Mercury kendinden sonra birçok sanatçıya esin kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.

Opera-Rock karışımı müziğinin teatral havasını ve Freddie’nin sahnedeki görselliğini kliplerinde de devam ettiren Queen’in bu özelliği onu bir çok rock grubundan ayırıp komple sanat odağı haline getirmektedir.

Ve son olarak Şov devam ediyor…..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Azalarak Bitsin…

 

ugg

 

Ne pis bir modaymış arkadaş…

Joker vs. Joker

İki efsane joker. Biri Tim Burton’un çektiği ilk filmde Jack Nicholson babanın hayat verdiği joker, diğeri ölümünden sonra oscarı kazandıran Heath Ledgerla vücut bulan Joker….

1221248836 1213648881

 

Öncelikle iki jokeri karşılaştırmadan yönetmenleri karşılaştırmak gerekir. Batman efsanesi sinema aktaran Tim Burton kendi dünyasındaki gotik unsurlarla Batman ve Gotham’ın çizgisel değerini harmanlayarak çizgi roman tadında yarattığı sinemasal evren aynı şekilde Joker’de de karşımıza çıkıyor. Ama Christopher Nolan’la beraber Batman Begins’de tamamen farklı bir Batman ve Gotham teması yaratıldı.Bunun devamı olarak The Dark Knight’da Joker ilk jokerin aksine gerçek hayattan fırlamış gibi geliyor. Düzgün çizgilerle karakterize edilen Jack Nicholsan’ın jokeri yıllar boyunca efsane olmasına rağmen Heath Ledger’ın olağanüstü performansı ile bambaşka bir konuma geliyor ki ilk joker neredeyse çok masum kalıyor. Bu etkiyi yaratan en önemli unsur ise kuşkusuz karakterin tüm kötülüğünü yansıtan makyajı. Çok özensizmiş gibi duran ama aksine karakterin ruhsal yapısını cok iyi özetleyen bu makyajın yanı sıra kıyafet seçimleri ile dış görünüşü yaratılan son joker çok farklı yere çıkıyor gönüllerimizde. Heath Ledger’ın karakterini kafasında oluştururken Otomatik Portakal’dan  Alex ve Sex Pistols’dan Sid Vicious ‘ı esin kaynağı olarak aldığını ifade etmesi, karakterin ne kadar derin irdelendiğinin bir kanıtı. Jack Nicholson babanın ve İlk jokerin gönlümüzdeki yeri farklı ama kötülüğün kaynağındaki şiddeti daha iyi yansıtan Nolan’ın jokerine hakkını teslim etmek lazım. Ayrıca son olarak jokere ayrı bir hava vererek daha şimdiden kült mertebesine ulaştırdığı için artık kalplerimizde olan  Heath Ledger’a sonsuz teşekkürler……..

Yeahhhhh





O bir gün geldi galiba....

Demir leydi

Büyüksün sen Doro…. All we are All we are, we are We are all, all we need All we are All we are, we are We are all, all we need….İzlenilsin izlettirilsin..

doro (1)

 

  doro

Sporda Şiddet

Son günlerde spor müsabakalarında artan şiddet olaylarının bireysel eylemlerden cok toplumsal nitelikli eylemlere dönüşmesi uzun süredir spor kamuoyunca tartışılan bir konu. Tartışılmasına tartışılıyor ama neyi tartıştığımızı bilmeden tartışıyoruz. Günümüzde herşeyin birbirine karıştığı, tüm kavramların içice girdiği şu durumda sağlıklı tartışmaların yapılamaması son derece üzücü. Eğer sağlıklı bir değerlendirme yapmak istiyorsak öncelikle olaylara neden olan durumları ayrı ayrı ele alıp, ortak noktalar üzerinden büyük fotoğrafı görmemiz gerekiyor.

 verona 

Sporda şiddet konusunu tartışacaksak elbet sporu ve rekabeti konuşacağız ama bunların yanı sıra şiddetin nedenselliği üzerinde de konuşmamız gerekmektedir. Eğer şiddetin neden ve ne zaman ortaya çıktığını araştırmazsak bütün olan bu olaylara sadece sporun neden olduğu yanılgısına varırız. Gerçi bu cümlede de bir yanlış var. Yaşadıklarımıza spordan çok sadece futbol temelli bir anlayışın sebep olduğunu unutmamak gerekir. Son yaşananlara dikkatlice bakarsak bütün olay çıkan futbol dışı branşların maçlarında gerilimi arttıranların futbol kulüplerin taraftar grupları olduğunu görürüz. Tabi bir yanlış değerlendirme daha karşımıza çıkıyor. Bu olaylara futbolun neden oldugu yanılgı bile başlı basına bu tur tartısmaların ne kadar yanlıs noktadan basladıgını gosterıyor. Futbol da diğer sporlar gibi içinde rekabeti saygı ile eğitme derdinde olduğu için güzelim futbolu günah keçisi ilan etmek son derece yanlış ıolur. Oncelıkle egılmemız gereken nokta şiddetin ne oldugu, ne zaman ortaya cıktıgı, ne zaman toplumsal sonuclar verdiğidir. Futbol sadece futbol degıldır sozu ıle kastedılen durumun futbolun spordan öte toplumsal bir fenomen olduğu gerçeği sosyolojının alanına giren bir durum olduğunu goz ardı etmememıs gerekır. Kitlelerin afyonu diye klasıklesen sozun arkasındakı dinamıklerı gormeden bu tur durumlara saglıklı yaklasımlar getıremeyız.

                                                 spor siddet2

 

Eğer bir noktadan baslıcaksak tartısmaya taraftarlık mevzusu uzerınden baslamalıyız. Genel anlamda taraftarlık bir duruma veya bir nesneye normal algıların dısında bakma durumu olarak kısaca ozetleyebılecegımız son derece basıt bır psıkolojık bır olgudur. Kişinin kendine bir şeye yakın hissetme durumu. Peki bu kadar basıt bır durumun bu kadar etki yaratmasına sebep olan etkenler nelerdir? İşte burada karsımıza bireyin kişiliği ve şiddete karşı durumu ortaya cıkıyor. Yukarıda bahsettıgımız algıların değişmesi durumu tabi ki psikolojisi saglıklı insanların hayata bakış açılarını değiştirmesini sağlar ve daha iyi birey olma yolunda onları eğitir. Yani iyi bir birey olmak için oncelıkle kişide saglam bir temelın olması gerekıyor. Hayata ona dayatılan algılarla değil eğitimle kendıne kazandırdıgı algılarla bakan insan, taraftarlık gibi sanat gibi farklı algılarla dunyaya bakısını harmanlarsa toplum ıcınde ideal ınsan olma yolunda onemlı adımı atmıs olacaktır. Yok eger eğitim sistemimizin bosluklarından kaynaklanan algılardaki sıglık, saglam temel olma durumunu bırakın uzerıne koydugu normları bıle anlamından cıkarıp neye benzedıgı bellı olmayan ucubelere cevırebılır. Mesela futbol ornegınde oldugu gıbı saglam zemıne uzerıne ınsa edılmeyen taraftarlık gudusu futbolun kendı ıcındekı erdemini yok edıp bir canavara dönüştürüveriyor.  Burda suçun faturası tek başına ne spor kuluplerine ne yöneticilere ne de sporculara kesilebilir. Tamamen esas suclu futbolun ıcındekı dınamıklerı kendınce degıstıren genıs halk kıtlelerıdır. Tabı toplum uzerıne konusmaya devam edersek bunların nedenlerini de  bulabiliriz. Ki sadece bu tartısmayı spor uzerınden yapmak bile cok derece yanlıs olur zira toplum bir bütündür. İçindeki sadece bır etken olarak sporu konusmak dıger etkenlerın yanlıslıkla elımıne etmemıze neden olur. Oncelikle teshısımızı koyalım ki ustune tedavı yontemlerımızı tartısabılelım. Evet burada tek suclu taraftarlık konusunda kafa yormamıs kendını taraftar sanan ınsanlardır, daha dogrusu günümüzün  acımasız endustrıyel futbolunda musterı konumundakı genıs halk kıtlelerıdır. Endüstriyel futbolun getirdiği acımasız rakabet , zaten kendi içlerinde rekabeti erdem olarak değilde şiddet kaynağı olarak gören taraftarlar kitlelerin iyice yangına körükle gitmesine neden oluyor.

 

                                                               spordasıddetolayı05012009

Sonuç olarak futbolla yatıp futbolla kalkan ,futboldan başka hobisi olmayan,  sabahtan akşama sadece futbolla konuşmayı marifet sanan,s anat ve kültürle arası hiç olmayan, başkalarının üzüntüsü onun mutluluğu olan, kendi takımına desteği değil rakip takıma nefreti kendine temel alan ve daha da kötüsü bütün bunlarla övünen bu taraftar görünümlü cahillerle bu işler yürümezzzzzzzzzzzzz.