27 Aralık 2009 Pazar

Dikkat İç Mihrak…

http://icmihrak.blogspot.com/

İç mihrak çalışmalarını takip ettiğim güzel bir oluşum.Takip edilsin ve ettirilsin efenim.Ne olduklarını kendi ağızlarında duyalım

“iç-mihrak, kimin girip çıktığı belli olmadığı için komşuları rahatsız eden bir proje-konuttur. üyelerinin sayısı, kompozisyonu ve iç dünyaları sıklıkla değişir ama kolektif kültür-bozumu atölyesinden yükselen kahkaha gürültüsü değişmeden kalır. iç-mihrak çoğunlukla çıkartmalarla çalışsa da, sokakta dirlik ve düzeni bozacak her yönteme açıktır.
iç-mihrak’ın yakıtı, resmî ve popüler kültür fragmanları (ikonlar, ikonik kişiler, sloganlar, özlü sözler, içli sözler, çağdaş ve geleneksel değerler, inanç evrenleri vs.), ürünü ise sıklıkla mide kramplarının eşlik ettiği ve suçluluk duygusu tonu yüksek, kontrolsüz gülmeyle tanımlı öfori halidir.”

Bunlar da siteden bir kaç çalışma….

 

  bubirinsandegildir copyfarkliliklar copy polisesorulan copymoda copy  gorunmekicin copy    maddeyeinan copy guzelliksokakta copy

We’ll See You Very Fuckin Soon

Lars dedi ki : “Last question of the evening.Should Metallica not come back to İstanbul,should Metallica not come back to Turkey more than once every nine fuckin years ha..We’ll see you very fucking soon,Metallica loves you……”

Bu yaz sözlerini tutacaklar galiba.O zaman yeahhhhhhhhhhhh.

2008-07-27_IstanbulTurkey_1booklet2008-07-27_IstanbulTurkey_5back2008-07-27_IstanbulTurkey_4inlay 2008-07-27_IstanbulTurkey_2cd1

Yılın Takımı

Acısıyla tatlısıyla 2009 bitmek üzere.Her sene olduğu gibi uefa’nın resmi sitesinde yılın takımı oylaması sürüyor.Aşağıda benim nacizane seçimim.Hepsi bence eleştirilemecek düzeyde yılın en iyileri.Tamamen objektif olmaya çalıştım sadece gerard ve krasic seçimimde duygularım ön planda.Liverpool ne kadar kötüye gitsede Gerard bence dünyanın en iyi takım lideri.Şampiyonluk kazanamamaları ondan birşey götürmez.Sağlam kişilik bence futbol kalitesinden önce geliyor.Zira Krasic seçimimde daha doğrusu diğer aday Christiano Ronaldo’yu seçmemem tamamen kendisinin iticiliğinden geliyor.Futbolu karşısında boynum kıldan ince ama iticilik desen onda da dünya lideri.Ayrıca İbrahimovic’e de yer bulamadım Torres ve Messi’den yana oy kullandım.

Aşağıda ise yine uefa.com’dan 2001 yılına kadarki yılın takımları.2002 yılının takımında Rüştü ve Şenol Güneşi görmek gözlerimi yaşarttı.Nerden nereye dedirtti..2009 yılın takımı793940_w2 647450_MEDIUMSQUARE

781556_w2781588_w2781586_w2781585_w2781584_w2781550_w2

Periyodik Tablo Dediğin Böyle Olur

Eğitim sistemimize dair vazgeçilmez bir geyik vardır; bu öğrendiklerimiz gerçek hayatta ne işimize yarayacak diye.Herkes bir şekilde okula hayatında periyodik tabloyla karsılaşmıştır.Ben fenci olmadığım için çok da önemi yoktu benim için ama çoğu arkadaşımı hayattan soğutmuştu ezberlemesi filan.Şunu öğretmiş olasalardı daha iyi olmaz mıydı:)

Ders:Müzik

Konu:Metal Forever

20090814-metal band periodic table

Bir de böyle birşey var ama bunu Türk eğitim sistemi kaldıramaz,halk hazır değil…

BeerPeriodicTable

17 Aralık 2009 Perşembe

Mutluluğun Resmi

254427_7_large 1258933728_9

1258933682_20

1258933693_19

1258933723_2

1258933675_6

Can Baba’dan yalnızlığa gelsin…..

 

can_yucel (1)

14 Aralık 2009 Pazartesi

0,1,1,2,3,5,8,1321,34,55,89…..

 

1170 yılında İtalya’nın Pisa şehrinde doğan Leonardo Fibonacci’nin çocukluğu, babasının gümrük memurluğu nedeniyle Kuzey Afrika ‘da geçmiştir. Fibonacci, o dönemde matematik biliminde Avrupa’dan çok daha ileride olan İslam dünyasında matematik eğitimi aldı. 1200 yılında Pisa’ya geri döndü. Pisa’da, batı matematiğinin Arap rakamları ve ondalıklı sayıları keşfetmesini sağlayan ‘ Liber Abaci’ yani ‘Hesap Kitabı’ adlı ünlü eserini
yazdı. Ancak, Fibonacci’nin yenilikleri sadece bu kültür alışverişinden ibaret değildi. Fibonacci, doğanın düzeninin matematiksel yapısını ortaya çıkarmak amacıyla yaptığı
çalışmalarla, ölümünden sonraki dönemlerde bilim ve sanat dünyasında devrim sayılabilecek gelişmelere ön ayak olmuştur.

Fibonacci serisi sayıları:0, 1,1,2,3,5,8,13,21,34,55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, 4181, 6765, 10946, … vb. şeklinde devam eder. Her sayı kendisinden önce gelen iki sayının toplamıdır. Bu durumda genel olarak n'inci Fibonacci sayısı F(n) şu şekilde ifade edilir:

fibo sayıları

Fibonacci sayılarının ilginç özellikleri vardır. Mesela n sayısı büyüdükçe iki ardışık Fibonacci sayısının oranı Altın oran'a yani 1.618... e yakınsar.

fib2

Altın oran, doğada bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, yüzyıllarca sanat ve mimaride uygulanmış, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Doğada en belirgin örneklerine insan vücudunda, deniz kabuklularında ve ağaç dallarında rastlanır. Platon'a göre kozmik fiziğin anahtarı bu orandır. Altın oranı bir dikdörtgenin boyunun enine olan "en estetik" oranı olarak tanımlayanlar da vardır.Altın oran sadece dikdörtgen ve doğru için değil neredeyse tüm geometrik cisimler ve yapılar için kullanılır.

Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır. Göze çok hoş gelen bir orandır.

Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1.618; bu oranın değeri her ölçü için 1.618 dir.

Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran'a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB)oranına eşit olsun.

Altın Oran, pi (π) gibi irrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1.618033988749894... dür. (noktadan sonraki ilk 15 basamak). Bu oranın kısaca gösterimi     olur. Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, PHI yani Φ'dir.

fibo 2

 

Altın Oran ın Görüldüğü ve Kullanıldığı Yerler  

1. Ayçiçeği: Ayçiçeği nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbrine oranı, altın oranı verir.

2. Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.

3. Insan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. Işte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. Işte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı bize altın oranı verecektir.

4.Kollar: Insan vücudunun bir parçası olan kolları dirsek iki bölüme ayırır(Büyük(üst) bölüm ve küçük(alt) bölüm olarak). Kolumuzun üst bölümünün alt bölüme oranı altın oranı verceği gibi, kolumuzun tamamının üst bölüme oranı yine altın oranı verir.

5.Parmaklarınızın üst boğumunun alt boğuma oranı altın oranı vereceği gibi, parmağınızın tamamının üst boğuma oranı yine altın oranı verir.

6. Mısır Piramitleri: Her bir piramitin tabanının yüksekliğine oranı yine altın oranı veriyor.

7.Mona Lisa: Bu tablonun boyunun enine oranı altın oranı verir.

7.Aziz Jerome: Yine tablonun boyunun enine oranı bize altın oranı verir.

8. Çam Kozalağı: Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. Işte bu eğrinin eğrilik açısı altın orandır.

9. Deniz Kabuğu: deniz kabuğunun yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür.

10. Tütün Bitkisi: Tütün Bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir eğrilik söz konusudur. Bu eğriliğin tanjantı altın orandır.

11. Eğrelti Otu: Tütün Bitkisindeki aynı özellik Eğrelti Otu nda da vardır.

12. Elektrik Devresi: Altın Oran sadece Matematik ve kainatta değil, Fizik te de kullanılıyor. Verilen n tane dirençten maximum verim elde etmek için bir paralel bağlama yapılması gerekir. Bu durumda Eşdeğer Direnç, yani Reş= yani altın oran olur.

14. Salyangoz: Salyangozun Kabuğu bir düzleme aktarılırsa, bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur (-ki biz bu dikdörtgene altın dikdörtgen diyoruz.-) Işte bu dikdörtgenin boyunun enine oranı yine altın oranı verir.

15.Mimar Sinan ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri nin minarelerinde bu oran görülmektedir.

 

İNSAN VÜCUDUNDA ALTIN ORAN

Insan gözünün ALTIN ORAN a bu kadar yakın olmasının, estetik açıdan sürekli olarak ALTIN ORAN a uygun şekil ve yapıları tercih etmesinin bir nedenini, yaşadığı çevre olan doğada hemen her an ALTIN ORAN la karşı karşıya olmasının yanı sıra, kendi vücudunun hemen her noktasında ALTIN ORAN a sahip olmasında arayabiliriz. Aşağıda oranlarda insanında ne kadar ALTIN ORAN örneği olduğunu göreceksiniz:

altinoran7

INSAN YÜZÜNDE ALTIN ORAN

Ideal ölçülere sahip bir insan yüzünde de sayısız ALTIN ORAN örnekleri görmek mümkündür:

    Yüz yüksekliği/Yüz genişliği
    Tepe - Göz yüksekliği/Saç Dibi - Göz Yüksekliği
    Göz - çene arası/Burun - çene arası
    Alın genişliği/Burun boynu
    Göz - Ağız/Burun boyu
    Burun altı - çene/Ağız – Çene
    Yüz genişliği/Gözbebekleri arası
    Gözbebekleri arası/Ağız genişliği
    Ağız genişliği/Burun Genişliği

Sakın bunları okuduktan sonra elinize kağıt kalem cetvel alıp yüzünüzü gözünüzü ölçmeye başlamayın.Zira bu sözünü ettiğimiz sayı doğadaki ideal düzeni temsil etmektedir.Eski yunan ve mısır medeniyetlerinde daha sık görülmesinin ve üstünde çalışılmasının en temel sebebi bahsettiğimiz uygarlıkların doğayla uyumundan kaynaklanmatadır.Günümüz dünyasında ne kadar doğadan uzaklaşırsak estetiğin sembolü Altın orandan da uzaklaşmış oluruz...

Ver Leftere Yaz Deftere

forma

Lefter benim için diğer bütün efsane olmuş Fenerli futbolculardan farklı olmuştur.Nedenini bilmiyorum zira futbol oynadığı zamanları bile hayatta değildim.Şimdiki yıldızlar gibi golleri,güzel hareketleri youtube’larda paylaşılmıyor.Oynadığı futbolu izlemedim ama efsaneydi işte.Sonra Fenerbahçe dergisi için Alex’le beraber yapılan röportajda farkettim.İşin sırrı formadaydı.Ne kadar güzelmiş o zamanki formalar.Günümüzün sponsorlu ,parlaklığı sahte,cok satmak için içi geçmiş futbolcu getirten,kimi zaman uğruna ter dökülen renkleri bile değiştirten endüstriyel futbola karşı tek sembol bu formalar.Tamamen duru bir sadelik.Günümüz para için yapmadığını bırakmayan,bir maç oynayıp bir maç yatan (bkn: yukarıda ayaktaki)endüstriyel topçuların ıslatamayacağı türden özel bir forma.

 semsiyeler_inonu_yeniacik

Öyle Reklama Böyle Muamele

Günümüz ekonomi dünyasında fikirlere,duygulara saygının kalmadığının bir kanıtı daha.Acımaz rekabetten kurtulmak için şirketlerin bütün değerleri hiçe sayarcasına reklam yapma telaşı bu örnekte olduğu gibi şirkete yarardan çok zarar veriyor.Her ne kadar reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ama bu sefer doğru değil bu söz.Reklama ve şirkete olan tepki geçikmedi ve yeni oluşumlarla bir nebzede olsa ders verilmeye başlanmış.

http://sakalinikesenin.blogspot.com/

051109finansbankhrriyet

 

 engels

12 Aralık 2009 Cumartesi

Yolunuzu Kaybettiyseniz

Eğer Rock müziği yoluna yeni çıkmışsanız size çok iyi yol gösterecek iki harita...


6 Aralık 2009 Pazar

Yeşil sahalarda beklediğimiz hareketler

610x

Güzel ablamız Charlize Theron 2010 Dünya kupası kuralarında arz-ı endam etmiş.

World Cup 2010

A ve G grubu maçlarına özellikle bekliyoruz…

25 Kasım 2009 Çarşamba

Ben star olmayacağım, ben efsane olacağım…

Freddy_Mercury_Statue_Montreux

Bu sözlerin sahibi Freddie Mercury bundan tam 18 yıl önce 24 Kasım 1991 de aramızdan ayrıldı. Bir rock starından çok sahneye en çok yakışan insanlardan biri olmasıyla efsaneleşen Mercury rock müziğini 90’larda stat konserleri ile geniş kitlelere ulaştırmış ve onla beraber rock doruk noktasına çıkmıştı.

Sahnedeki duruşu, şovu, pek çok kişi tarafından hala dünyanın en güçlü vokali olarak anılan sesi, Queen'i sırtlanarak, aydınlatan, Opera ile Rock müziği harmanlayarak yeni bir müzik anlayışı ile dünyayı kasıp kavurması ile tanındı.Normal konuşma sesi bariton aralığında olmasına karşın şarkı söylerkenki sesi tenor idi. Kaydedilmiş vokal aralığı yaklaşık dört oktav olan Mercury kendinden sonra birçok sanatçıya esin kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.

Opera-Rock karışımı müziğinin teatral havasını ve Freddie’nin sahnedeki görselliğini kliplerinde de devam ettiren Queen’in bu özelliği onu bir çok rock grubundan ayırıp komple sanat odağı haline getirmektedir.

Ve son olarak Şov devam ediyor…..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Azalarak Bitsin…

 

ugg

 

Ne pis bir modaymış arkadaş…

Joker vs. Joker

İki efsane joker. Biri Tim Burton’un çektiği ilk filmde Jack Nicholson babanın hayat verdiği joker, diğeri ölümünden sonra oscarı kazandıran Heath Ledgerla vücut bulan Joker….

1221248836 1213648881

 

Öncelikle iki jokeri karşılaştırmadan yönetmenleri karşılaştırmak gerekir. Batman efsanesi sinema aktaran Tim Burton kendi dünyasındaki gotik unsurlarla Batman ve Gotham’ın çizgisel değerini harmanlayarak çizgi roman tadında yarattığı sinemasal evren aynı şekilde Joker’de de karşımıza çıkıyor. Ama Christopher Nolan’la beraber Batman Begins’de tamamen farklı bir Batman ve Gotham teması yaratıldı.Bunun devamı olarak The Dark Knight’da Joker ilk jokerin aksine gerçek hayattan fırlamış gibi geliyor. Düzgün çizgilerle karakterize edilen Jack Nicholsan’ın jokeri yıllar boyunca efsane olmasına rağmen Heath Ledger’ın olağanüstü performansı ile bambaşka bir konuma geliyor ki ilk joker neredeyse çok masum kalıyor. Bu etkiyi yaratan en önemli unsur ise kuşkusuz karakterin tüm kötülüğünü yansıtan makyajı. Çok özensizmiş gibi duran ama aksine karakterin ruhsal yapısını cok iyi özetleyen bu makyajın yanı sıra kıyafet seçimleri ile dış görünüşü yaratılan son joker çok farklı yere çıkıyor gönüllerimizde. Heath Ledger’ın karakterini kafasında oluştururken Otomatik Portakal’dan  Alex ve Sex Pistols’dan Sid Vicious ‘ı esin kaynağı olarak aldığını ifade etmesi, karakterin ne kadar derin irdelendiğinin bir kanıtı. Jack Nicholson babanın ve İlk jokerin gönlümüzdeki yeri farklı ama kötülüğün kaynağındaki şiddeti daha iyi yansıtan Nolan’ın jokerine hakkını teslim etmek lazım. Ayrıca son olarak jokere ayrı bir hava vererek daha şimdiden kült mertebesine ulaştırdığı için artık kalplerimizde olan  Heath Ledger’a sonsuz teşekkürler……..

Yeahhhhh





O bir gün geldi galiba....

Demir leydi

Büyüksün sen Doro…. All we are All we are, we are We are all, all we need All we are All we are, we are We are all, all we need….İzlenilsin izlettirilsin..

doro (1)

 

  doro

Sporda Şiddet

Son günlerde spor müsabakalarında artan şiddet olaylarının bireysel eylemlerden cok toplumsal nitelikli eylemlere dönüşmesi uzun süredir spor kamuoyunca tartışılan bir konu. Tartışılmasına tartışılıyor ama neyi tartıştığımızı bilmeden tartışıyoruz. Günümüzde herşeyin birbirine karıştığı, tüm kavramların içice girdiği şu durumda sağlıklı tartışmaların yapılamaması son derece üzücü. Eğer sağlıklı bir değerlendirme yapmak istiyorsak öncelikle olaylara neden olan durumları ayrı ayrı ele alıp, ortak noktalar üzerinden büyük fotoğrafı görmemiz gerekiyor.

 verona 

Sporda şiddet konusunu tartışacaksak elbet sporu ve rekabeti konuşacağız ama bunların yanı sıra şiddetin nedenselliği üzerinde de konuşmamız gerekmektedir. Eğer şiddetin neden ve ne zaman ortaya çıktığını araştırmazsak bütün olan bu olaylara sadece sporun neden olduğu yanılgısına varırız. Gerçi bu cümlede de bir yanlış var. Yaşadıklarımıza spordan çok sadece futbol temelli bir anlayışın sebep olduğunu unutmamak gerekir. Son yaşananlara dikkatlice bakarsak bütün olay çıkan futbol dışı branşların maçlarında gerilimi arttıranların futbol kulüplerin taraftar grupları olduğunu görürüz. Tabi bir yanlış değerlendirme daha karşımıza çıkıyor. Bu olaylara futbolun neden oldugu yanılgı bile başlı basına bu tur tartısmaların ne kadar yanlıs noktadan basladıgını gosterıyor. Futbol da diğer sporlar gibi içinde rekabeti saygı ile eğitme derdinde olduğu için güzelim futbolu günah keçisi ilan etmek son derece yanlış ıolur. Oncelıkle egılmemız gereken nokta şiddetin ne oldugu, ne zaman ortaya cıktıgı, ne zaman toplumsal sonuclar verdiğidir. Futbol sadece futbol degıldır sozu ıle kastedılen durumun futbolun spordan öte toplumsal bir fenomen olduğu gerçeği sosyolojının alanına giren bir durum olduğunu goz ardı etmememıs gerekır. Kitlelerin afyonu diye klasıklesen sozun arkasındakı dinamıklerı gormeden bu tur durumlara saglıklı yaklasımlar getıremeyız.

                                                 spor siddet2

 

Eğer bir noktadan baslıcaksak tartısmaya taraftarlık mevzusu uzerınden baslamalıyız. Genel anlamda taraftarlık bir duruma veya bir nesneye normal algıların dısında bakma durumu olarak kısaca ozetleyebılecegımız son derece basıt bır psıkolojık bır olgudur. Kişinin kendine bir şeye yakın hissetme durumu. Peki bu kadar basıt bır durumun bu kadar etki yaratmasına sebep olan etkenler nelerdir? İşte burada karsımıza bireyin kişiliği ve şiddete karşı durumu ortaya cıkıyor. Yukarıda bahsettıgımız algıların değişmesi durumu tabi ki psikolojisi saglıklı insanların hayata bakış açılarını değiştirmesini sağlar ve daha iyi birey olma yolunda onları eğitir. Yani iyi bir birey olmak için oncelıkle kişide saglam bir temelın olması gerekıyor. Hayata ona dayatılan algılarla değil eğitimle kendıne kazandırdıgı algılarla bakan insan, taraftarlık gibi sanat gibi farklı algılarla dunyaya bakısını harmanlarsa toplum ıcınde ideal ınsan olma yolunda onemlı adımı atmıs olacaktır. Yok eger eğitim sistemimizin bosluklarından kaynaklanan algılardaki sıglık, saglam temel olma durumunu bırakın uzerıne koydugu normları bıle anlamından cıkarıp neye benzedıgı bellı olmayan ucubelere cevırebılır. Mesela futbol ornegınde oldugu gıbı saglam zemıne uzerıne ınsa edılmeyen taraftarlık gudusu futbolun kendı ıcındekı erdemini yok edıp bir canavara dönüştürüveriyor.  Burda suçun faturası tek başına ne spor kuluplerine ne yöneticilere ne de sporculara kesilebilir. Tamamen esas suclu futbolun ıcındekı dınamıklerı kendınce degıstıren genıs halk kıtlelerıdır. Tabı toplum uzerıne konusmaya devam edersek bunların nedenlerini de  bulabiliriz. Ki sadece bu tartısmayı spor uzerınden yapmak bile cok derece yanlıs olur zira toplum bir bütündür. İçindeki sadece bır etken olarak sporu konusmak dıger etkenlerın yanlıslıkla elımıne etmemıze neden olur. Oncelikle teshısımızı koyalım ki ustune tedavı yontemlerımızı tartısabılelım. Evet burada tek suclu taraftarlık konusunda kafa yormamıs kendını taraftar sanan ınsanlardır, daha dogrusu günümüzün  acımasız endustrıyel futbolunda musterı konumundakı genıs halk kıtlelerıdır. Endüstriyel futbolun getirdiği acımasız rakabet , zaten kendi içlerinde rekabeti erdem olarak değilde şiddet kaynağı olarak gören taraftarlar kitlelerin iyice yangına körükle gitmesine neden oluyor.

 

                                                               spordasıddetolayı05012009

Sonuç olarak futbolla yatıp futbolla kalkan ,futboldan başka hobisi olmayan,  sabahtan akşama sadece futbolla konuşmayı marifet sanan,s anat ve kültürle arası hiç olmayan, başkalarının üzüntüsü onun mutluluğu olan, kendi takımına desteği değil rakip takıma nefreti kendine temel alan ve daha da kötüsü bütün bunlarla övünen bu taraftar görünümlü cahillerle bu işler yürümezzzzzzzzzzzzz.